slayt

5 Ekim 2019 Cumartesi

Küresel Isınma



KÜRESEL ISINMA


küresel ısınma
Dünyamız Kirleniyor
Gazete, dergi, televizyon, radyo gibi birçok yayın organından duyduğumuz Küresel Isınma konusunda bilgiye sahip miyiz? Nedir küresel ısınma, herkesin söylediği gibi tehlikeli, dünyamızın sonunu getiren bir olay mıdır biraz tartışalım.

Hava kirliliğinin dünyamıza ve insanlarımıza olan zararları tartışmasızdır elbette. Hava kirliliğinin temel sebeplerinden biri de küresel ısınmaya sebep olmasıdır. Küresel ısınma; atmosferde doğal olarak bulunan bazı gazların, doğal oranlarının artması olarak ifade edilebilir. Atmosferde doğal olarak bulunan karbondioksit, metan, ozon, kloroflorokarbonlar, diazotmonoksit gibi gazların artması küresel ısınmaya sebep olmaktadır. Peki bu gazlar neden küresel ısınmaya sebep olmaktadır. Doğal oranlarında atmosferde var olan bu gazlar güneşten gelen ışınların bir kısmını tutarak dünyamızı sıcaklık dengesini korumaktadır. Güneşten gelen ışınların tamamının yerküreye gelmesini engeller iken, yerküreye çarpıp tekrar atmosfere dönecek olan ışınların da dünyamızı terk etmesini yavaşlatmaktadır. İşte bu gazaları artışı yerküreye çarpıp yansıyan ışınları daha fazla tutmakta ve yerkürenin ısınmasına neden olmaktadır. Her geçen yıl bu gazlardaki artış küresel ısınmanın insanlara zararlarını da artırmaktadır. Küresel ısınma iklim değişikliğine sebep olmakta ve insanların yaşam şartlarının değişmesine dolaylı olarak sebep olmaktadır. Küresel ısınmanın oluşturduğu en büyük tehlike iklim değişikliğidir. Dünyamızda her geçen gün değişen iklim insanları olumsuz etkilemeye devam ediyor.

küresel ısınma
Eriyen Buzullar


Küresel ısınma kavramının hayatımıza ne zaman ve ne için girdiğini düşünürsek, karşımıza ilk olarak sanayileşme ve insan konforu için geliştirilen teknolojiler karşımıza çıkar. Sanayi inkılabının dünyamıza girmesi ile gerçekleşen sanayi ilerlemeleri küresel ısınmanın en temel sebeplerinden birisidir. Sanayileşmenin artması sonucu meydana çıkan sera gazları atmosferde çoğalmış ve küresel ısınmaya sebep olmuştur. Ayrıca insan konforu için gelişen teknoloji de sera gazlarındaki artışın diğer bir sebebidir. Fosil yakıtların kullanımı sonucunda da yoğun miktarda sera gazı atmosfere karışmaktadır. Gelişen teknolojiler, ilerleyen sanayi, fabrika artışlarının yanında bir de ormanların azalması söz konusudur. Atmosferin oksijen kaynağı olan ormanların yeryüzündeki oranının düşmesi de sera gazlarının etkisinin daha fazla hissedilmesinin sebeplerindendir.

sanayi
Sanayi ve hava kirliliği
Küresel ısınmanın önlenmesine karşı bazı uluslararası çalışmalar olmasına rağmen yeterli derecede önemli çalışma yapıldığını düşünmüyorum. Dünyanın sanayi devi olan ülkeler, teknoloji fabrikaları ile dolu olan ülkeler asla küresel ısınmaya karşı birleşip önlem almak için uğraşmazlar. Maddi kaygıları her zaman çevresel kaygılarının önüne geçmiştir.
İlerleyen yüzyıllarda değişen iklim umarız her geçen gün kötüye giden insan yaşam alanlarını daha da olumsuz etkilemez. İnanıyorum ki insanlığımız ilahi olarak da korunan bu dünyanın daha fazla çivisini çıkarmazlar…




14 Temmuz 2019 Pazar

Ve Sen Kuş Olur Gidersin

Ve Sen Kuş Olur Gidersin

tarık tufan
Dili oldukça sade ve akıcı bir kitap. Bir solukta okunabilecek bir kitap olduğunu belirterek başlamak istiyorum okuma fırsatı bulduğum bu kitabın yorumuna. Sıkıcı olduğunu düşünerek okumaya başlamıştım. Sayfalar ilerledikçe yanıldığımı fark ettim. Kitabın akıcılığını ve anlatımın sadeliğini sayfalar geçtikçe fark ettim. Birçok aforizmanın olduğu kitabın önsözünde Tarık Tufan şu sözlerle karşılıyor okuyanlarını: ' Önceden söyleyebilecek bir sözüm yok... Söylenmesi gereken ne varsa söylemeye çalıştım. bu benim gibi biri için çok kolay değil. Bir çırpıda anlatmaya çalıştım her şeyi. durup düşünürsem anlatmaktan vazgeçebilirdim. Bazı şeyleri anlatmaktan ötürü de pişman olacağımın farkındayım. İnsan, duyguların apaçık bir biçimde başkalarınca bilinmesini istemez sonuçta. Bir öykü kahramanı omanın rahatlığına bırakıyorum kendimi.'
tarık tufan


Tarık TUFAN' bir öykü kahramanı olmanın rahatlığına bırakarak oluşturduğu bu uzun hikayede, her şey çok güzel iken zamanla kötüye ilerleyişi ve sonrasında tekrar baharın geldiğini işliyor. Hayat bu, zaten böyle değil midir her zaman? Ne hep kış ne de hep bahar. Her baharın arkasında gizlenmiş bir çığ kütlesi, her çığ kütlesini eriten kor bir güneş yok mudur zaten? Yazar hikayesinde kahramanın dram dolu hayatını güzel günlere kavuşturarak sonlandırıyor. Kahraman kuş kafesleri yapan bir ustanın yanında çırak olarak işe girer ve kendi yaşamındaki zorlukları hatırlayarak kafeslerde kuşların kaçabileceği bir yol bırakır. Kimi yerlerinde gözlerinizin yaşaracağı bu eseri okumak eminim ki herkese bir şeyler katacaktır kendi hayatınızdan kesitler bulamasanız bile.

'Susuyor Olmam, Acı Çekmediğim Anlamına Gelmez.' cümlesi ile bitiyor kitap.






tarık tufan


'Bil ki ey sevgili!
Ben seni aklımdan hiç çıkarmadım;
ben sadece aklımı çıkardım.
Ve böyle bilsin bütün dünya,
ben aklımı senin ramına değil,
senin uğruna senden çıkardım.

Dücane Cündioğlu


7 Mayıs 2019 Salı

IŞIK HIZI


Işık hızı nedir?

Fiziğin en temel birimlerinden biri olan “ışık hızı” (c)  bilim adamları tarafından son olarak 1983 yılında 299.792.458 m/sn olarak ölçüldü. Yani ışık hızında saniyede 299.792.458 metrelik bir mesafe yol alınır (Yaklaşık olarak saniyede 300.000 km).

Güneş ışığı dünyamıza 8,3 dk’da ulaşmaktadır. Bu demek oluyor ki Güneşe baktığımızda biz Güneşin 8,3 dk önceki halini görüyoruz.

Bunu şöyle açıklayabiliriz: Görme eylemi odaklandığımız cisimden yansıyan ışınların göz merceğimize düşmesi ile gerçekleştiğinden o an baktığımız cisim ile aramızdaki mesafe ışık hızı ile alınarak gözümüze ulaşır. Bu mesafe ışık hızı ile ne kadar sürede alınıyorsa biz o cismin o kadar süre önceki halini görüyor oluruz.

Mesafe (x) = Hız (V) × Zaman (t)    Formülü ile bu kolaylıkla anlaşılabilir.

Güneş ile Dünya arasındaki uzaklık yaklaşık 150.000.000 km’dir. (x=150.000.000 km)

Işık hızı ise yaklaşık 300.000 km/sn  (V=300.000 km/sn)

150.000.000 km = 300.000 km/sn × Zaman (t)     

Buradan: Zaman (t) = 500 sn yani 8,3 dk çıkmaktadır.

Işık Hızına Ulaşmak Mümkün Mü?

İsviçre CERN Nükleer Araştırma Merkezi
Işık hızına ulaşmak için öncelikle sürtünmelerin olmadığı bir boşluk olmalıdır. Çünkü ortam yoğunluğu ne kadar artarsa ışık hızı o kadar düşecektir. Işık hızına ulaşmak şuan için mümkün görülmemekte. Bunun üzerine İsviçre’de kurulan Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) 100 km çaplı parçacık hızlandırıcı düzeneği ile  parçacıkları ışık hızına ulaştırmaya çalışmaktadır. Bu çalışmalarda ışık hızına çok yaklaşılmıştır.

Einstein’ın ünlü teoremine göre E=mc2 formülünde kütlesi olan hiçbir şeyin ışık hızına ulaşamayacağını göstermektedir.

E: Enerji
m: Kütle
c: Işık Hızı Sabiti

Farklı bir konu olan Einstein'in 1905 yılında Nobel Ödülü kazandığı Özel Görelilik Kuramı (İzafiyet Teorisi) da bu formülle açıklamaktadır. Özel Görelilik Kuramı, uzaklığın ve zamanın gözlemciye bağlı olarak değişebileceğini ifade etmektedir. Yani uzay ve zaman gözlemciye bağlı olarak farklı algılanabilir.

18 Nisan 2019 Perşembe

Alüminyum Üretimi



Alüminyum Üretimi ve Atıkları

Saf alüminyum, hafif mavimsi beyaz bir metaldir ve Al ile sembolize edilmektedir.
Alüminyum üretim miktarı açısından demirden sonra ikinci sırayı alır. Alüminyum, hafifliği, kolay işlenebilirliği, iletken olması, sağlamlığı ve korozyondan etkilenmemesi gibi diğer metallere göre sahip olduğu avantajlar sebebiyle pek çok alanda tercih edilen bir metaldir. Saf olarak kullanıldığı gibi, alaşım olarak da kullanılabilmektedir. Sıcak çekilmeyi azaltmak, korozyona olan direnci, akışkanlığı, işlenebilme ve kaynak edilebilme özelliklerini arttırmak amacı ile alüminyuma çok fazla alaşım elementleri eklenebilmektedir.

Kullanım Alanları ve Önemi

Alüminyum metali çok genç bir metal olmasına karşın günlük hayatımızın her alanına girmiştir. Alüminyum, esnek, çok yönlü ve yeniden değerlendirilebilme yeteneğinden ötürü enerji tüketen değil enerji depolayan bir metaldir. Bu özellikleri işlevselliği, ekonomikliği ve kolay işlenebilirliği ile kombine edildiğinde bugün ve gelecek için birçok ürünün alüminyum metalinden ve alüminyum alaşımlarından üretilmesi mümkündür.
Bununla birlikte çevre açısından bakıldığında hafifliği nedeni ile başka taşımacılık olmak üzere birçok endüstriyel uygulamada enerji tüketiminin azalmasına yol açar. Enerji tüketiminin azalması, aynı zamanda enerji üretim süreçlerinde oluşan CO2 salınımında azalması anlamına gelir.


Cüruf Oluşum Süreci

Alüminyum, mühendisler kadar tasarımcıların da gözdesi olan bir metaldir. Bununla birlikte düzgün, estetik ve zarif görünüşü ile cep telefonları ve bilgisayarlar da dâhil olmak üzere birçok ürün için aranan bir malzeme olmaktadır.

11 Nisan 2019 Perşembe

Mesleklerin iş Bulma Oranları


     Mesleklerin İş Bulma Oranları


Ülkemizde ve dünyada lise eğitimini tamamlayan insanlar meslek edinmek amacıyla arklı alanlarda kendilerini geliştirmeye başlarlar. Meslek edinmek için açılan eğitim kurumlarının başında üniversiteler gelmektedir. Üniversitelerde okutulan bölümlerde mezun olunca insanlar farklı alanlarda uzmanlaşarak sosyal hayatta iş ararlar. Fakat üniversitelerde okutulan her bölümden mezun olan insanlar hemen iş bulamayabilir..

İşte İş Bulma Oranı En Yüksek olan Meslekler;

1- Veteriner Hekimlik; Ülkemizde çok fazla talep edilen bir bölüm olmasa da Veteriner Hekimlik iş bulma açısından son derece kolay bölümlerden birisidir. Hayvanlarla ilgilenmeyi seven gençlerin tercih etmelerinde fayda olduğunu düşünüyorum, zira yapılan araştırmalara göre ülkemizde veteriner fakültesinden mezun olanların yüzde 80,1'i iş bulmuştur ve bu çok önemli bir orandır. Beş yıl eğitim veren veteriner fakültesinin okumak belki biraz zor ama okuduktan sonra iş bulma oranı oldukça yüksek.

2- Mühendislik : Üniversitelerin hemen hemen hepsinde mühendislik fakülteleri ve bunların farklı bölümleri mevcuttur. Mühendislik fakültesini bitirince mühendis olmak her gencin hayali olabilir ama her isteyen hemen mühendis olamayabilir. İstihdam açısından büyük  yüzde 79'luk bir istihdam oranına sahip olan mühendislik sektörünün bazı bölümleri ülkemizde gereken değeri görmemektedir. Genel olarak bakıldığında bu sektörün istihdam oranı da çok yüksektir.

3- Sağlık Hizmetleri; Vazgeçilmez bir sektör olan sağlık sektörüne hizmet eden yüz binlerce insan var. Son yıllarda ülkemizin atılım yaptığı sağlık sektörü her geçen yıl hızla büyümekte ve bu büyümeye bağlı olarak istihdam oranını artırmaktadır. Ülkemizde yüzde 75,4'lük bir istihdam oranına sahip olan sağlık hizmetleri sektöründe çalışmak isteyen insan sayısı da azımsanmayacak derecededir.  
İstihdam


4- Hukuk; insanların huzur ve sükun içindende yaşamaları için gerekli olan hukuk sistemini yürütme işi hukukçulara düşmektedir. Yüzde 74,4 lük istihdam oranına sahip olan bu sektörün önceleri ise avukatlıktır. Hakim, savcı, avukat gibi unvanlara sahip olan hukukçular ülkemizde yoğun şekilde çalışmakta ve iş bulmakta çok fazla güçlük çekmemektedirler. 

28 Mart 2019 Perşembe

Bor Minerali Endüstrisi ve Atıkları


BOR ENDÜSTRİSİ VE ATIKLARI

•Bor, yeryüzünde toprak, kayalar ve suda yaygın olarak bulunan bir elementtir. Genelde, toprakta ortalama 10-20 ppm, deniz suyunda 0,5-9,6 ppm, tatlı sularda ise 0,01–1,5 ppmarasında bor bulunur.

•Yüksek konsantrasyonda ve ekonomik boyutlardaki bor yatakları borun oksijen ile bağlanmış bileşikleri olarak daha çok Türkiye ve ABD’nin kurak, volkanik ve hidrotermalaktivitesinin yüksek olduğu bölgelerde bulunmaktadır.

•Türkiye dünya bor rezervlerinin yaklaşık % 63’ne sahip olup yıllık 1,72 milyon ton boraks minerali ve bileşikleri üretimiyle ABD’den sonra dünya ölçeğindeki en büyük bor üreticisidir.

•Türkiye’deki bilinen bor rezervi 803 milyon ton olup tahmin edilen rezerv ise 2,40 ila 3,20 milyar ton arasındadır.

•Bor tabiatta serbest olarak bulunmaz. Bor elementi, doğada 150’den fazla mineralin yapısı içinde yer almasına rağmen, ekonomik anlamda bor mineralleri kalsiyum, sodyum, magnezyum elementleri ile hidrat bileşikleri halinde teşekkül etmiş olarak bulunur.

•Bor mineralleri, bünyelerinde değişik oranlarda bor oksit (B2O3) içeren mineraller olup, dünyada bor elementi kapsayan yüzlerce mineral bulunmasına rağmen ticari öneme sahip olanları çok azdır.

•Bor minerallerinden ticari değere sahip olanları; Tinkal(Boraks), Kolemanit, Uleksit, Probertit, Pandermit, Hidroborasitve Kernit’tir.

27 Mart 2019 Çarşamba

ICP OES- UV SPEKTROFOTOMETRE


ICP (INDUCTİVELY COUPLED PLASMA)
İNDÜKTİF EŞLEŞMİŞ PLAZMA

ICPKAYNAĞI (HAMLAÇ )

•İndüktifeşleşmiş plazma kaynağının temel prensibi, yüksek derişimde katyon ve buna eşdeğer derişimde elektron içeren, elektriksel olarak iletken bir gaz ortamı olan plazmada iyonlaştırılmasına dayanır.


•Bu borunun üst kısmını, yaklaşık 27 veya 41 MHz’de0,5-2 kW güç oluşturabilen bir radyo frekans  jeneratörü ile beslenen su soğutmalı, indüksiyon bobini sarar. Akan argonun iyonlaşması, bir Teslabobininden bir kıvılcımla başlatılır. Oluşan iyon ve elektronlar indüksiyon bobini tarafından oluşturulan manyetik alan salınımlarıyla etkileşir. 

•Bu etkileşim, düzenli bir yol içinde bobin içindeki iyon ve elektronların akmasına neden olur; iyon ve elektronların bu harekete karşı direnci sonucunda, bir ısı oluşur.


•Bu yolla oluşan plazma sıcaklığı, dıştaki kuvars silindirin termal izolasyonunu gerektirecek kadar yüksektir. Bu izolasyon, şekilde oklarla belirtildiği gibi borunun duvarlarına teğet olacak şekilde argon akışıyla sağlanır. Teğet akış, radyal olarak plazma merkezini ve içteki tüpün iç duvarlarını soğutur.



ICP
•En içteki kuvars borudan 0,3 –1,5 L/dakika’lıkargon akışıyla, şekilde gösterilen hamlaç içine numuneler taşınır.

•Numuneler argon akışı içine, uygun yöntemlerden herhangi birisiyle verilir.

•Numune enjeksiyonu için en yaygın kullanılan düzenekler, sisleştiricilerdir

•Burada numune bir argon akışıyla çaprazakışlısisleştiriciiçinde sisleştirilirve oluşan çok küçük damlacıklar plazmaya taşınır. Aerosoller, ultrasonikbir sisleştiricivasıtasıyla sıvılardan da oluşturulmaktadır.

•Kullanılan argon gazının üç temel görevi vardır.

•Bunlar:
•Plazmayı oluşturmak,
•Numuneyi sürüklemek,
•Dışarıdan geçirilerek tüplerin soğumasını sağlamaktır.
•Numune atomları, zamanla gözlenen noktaya ulaşır. Burada atomlar 4000-8000 ºK sıcaklık aralığında yaklaşık 2 mikrosaniyekalırlar.
•Bu zaman ve sıcaklıklar, alev yöntemlerinde kullanılan en sıcak alevlerde görülenden yaklaşık 2-3 kat daha büyüktür. Bunun sonucunda daha iyi bir atomlaşma olur ve çok daha az kimyasal girişim sorunu ile karşılaşılır.
•iyonlaşma girişimi etkileri çok küçük veya hiç yoktur, çünkü argonun iyonlaşmasından gelen elektron derişimi, numune bileşenlerinin iyonlaşması sonucu oluşan elektron derişiminegöre çok büyüktür

26 Mart 2019 Salı

Etkili Mülakat Teknikleri




Mülakat Teknikleri

Günümüzde iş sahibi olmanın ne kadar zor olduğunu sanırım anlatmaya bile gerek yok. Eskiden kullanılan ekmek aslanın ağzında deyimi bile günümüzde artık daha farklı şekilde ifade ediliyor. Her geçen gün iş bulmanın zorlaşmasının en büyük sebebi nitelikli insanların sayısının hızla artması. Her alanda üniversitelerin ilgili bölümlerinde her yıl yüzlerce insan mezun olmaktadır. Mezun olan her genç iş bulmak için her yolu deniyor.

Üniversitelerden mezun olduktan sonra iş bulmak için çeşitli yollara başvuran geçlerin önündeki en büyük sıkıntılardan biri yapılan mülakatlar. Özel sektörün geçmişten beri uyguladığı bu yöntemi artık devlet kurumları da uygulamaya başlamıştır. İyi yönlerinin yanında tabi kötü yönleri de bulunmaktadır mülakatların. En kötü yönü ise malum torpil olayıdır. En basit kadrolar için dahi iltimas kişiyi rakiplerinden haksızca öne geçirebilmektedir.


mülakat teknikleri



Mülakatlarda başarılı olabilmek için neler gereklidir?
1-  Mesleki Bilgilere Hâkim Olmak: Üniversiteyi bitiren her birey mesleki açıdan dersler almakta ve çeşitli uygulamalar yapmaktadır. Fakat herkes aynı şeyleri üniversitede almaktadır. Fark atmak için daha etkili bir bilgi birikimine gerek olmasa da mesleki olarak temel bilgilere hakim olunmalıdır.

2- Özgüven: Diyelim mülakata giriyoruz. Alanımızda çok iyiyiz ve hemen hemen her şeyi çok iyi biliyoruz. Ama komisyon karşısında kendimize güvenmeden vereceğimiz cevaplar mülakat komisyonunca beğenilmeyip olumlu değerlendirilemeyebilir. Şunu unutmayalım ki artık bilmek kadar bilgiyi güzel sunabilmek de önemlidir.

25 Mart 2019 Pazartesi

Zorunlu Çalışma Yükümlülüğü



Milli Eğitim Bakanlığı Zorunlu Çalışma Yükümlülüğü

Milli Eğitim Bakanlığında çalışan zorunlu çalışma yükümlülüğünü tamamlamamış öğretmenlerin, zorunlu çalışmalarını erteleme işlemleri yapılmaya başlandı. Zorunlu çalışma yükümlüsü öğretmenler mazeretlerini bildirir belgeleri ile, kadrolarının bulunduğu okullara başvurarak zorunlu çalışmalarını erteletebilmekteler.


Zorunlu Çalışma yükümlülüğünü erteletmeye esas mazeretler nelerdir?

2- Eş Durumu: Zorunlu çalışma yükümlüsü öğretmenlerin eşleri herhangi bir yerde devlet memuru, sgklı veya iş yeri sahibi olarak çalışıyorlarsa zorunlu çalışmalarını erteletebilirler. Erteletme yapabilmek için zorunlu çalışma yükümlüsü öğretmenler eşlerinin görev yeri belgelerini kurumlarına vermeleri gerekmektedirler. Eşleri Sgk’lı çalışanlar ise Sgk dökümlerini son bir yıllık olarak vermeleri gerekmektedir.

1-Sağlık Mazereti: Sağlık mazereti de zorunlu çalışma yükümlüsü öğretmenlerin zorunlu çalışmalarını erteletmelerine esas bir durumdur. Kronik ve sürekli hastalığı bulunan öğretmenler raporlarını kurumlarına vererek erteletebilirler.

zorunlu çalışma yükümlülüğü


Zorunlu Çalışma Yükümlülüğü Nedir?

Milli eğitim bakanlığı öğretmenlerin çalışmalarını zorluk seviyesine göre bölgelere ayırmışlardır. Bu bölgelerin hizmet puanları farklıdır. Özellikle imkanları düşük bölgelerin puanları yüksek olup, zorunlu çalışma alanlarıdırlar. Fakat mazeretleri olan öğretmenler bu bölgelerde çalışmadan tayin olmaktadırlar. Bu durumda ise erteletme yapmaları gerekiyor zorunlu hizmetlerini.


Zorunlu Çalışma Yükümlülüğünü Erteletme işlemi ne zamana kadar yapılmalıdır?

Zorunlu Çalışma Yükümlülüsü öğretmenler ilk tayin döneminden önce bu yükümlülüklerini erteletmelidirler. Akis halde re’sen bir zorunlu hizmet bölgesine atanabilirler.


Bu konuda yardım isteyen arkadaşlar yorum kısmından ulaşabilirler.

23 Mart 2019 Cumartesi

KATI ATIKLARIN KİRLİLİK POTANSİYELİNİ BELİRLEME TESTLERİ




KATI ATIKLARIN KİRLİLİK POTANSİYELİNİ BELİRLEME TESTLERİ



Ekstraksiyon ve sızdırma terimleri birbirlerinin yerine kullanılabilir ve kirleticilerin katı veya kararlı bir matriksten akışkana taşınması işlemi olarak tanımlanabilirler. Malzemenin kirleticileri sızdırma yeteneğine de sızdırabilirlik denir.
Bir sızdırma testi yapmanın çeşitli nedenleri vardır.Sızdırma testi, uygun bir karar verme süreci için temel oluşturmak için uygulanan düzenleyici kanuni bir test olarak yürütülebilir. Bu durumda sonuçlar daha önceden belirlenmiş standartlarla karşılaştırılır. Kararlılaştırılmış malzeme sızdırma sonucu ya geçer ya da kalır.

Bu testler:
1. TCLP (Toksisiste Karakteristik Liç İşlemi )

2. SPLP (Sentetik Yağış Liç İşlemi )

3. MEP (Çoklu Ekstraksiyon işlemi )

TCLP ( Toksisite Karakteristik Liç İşlemi )

TCLP, arıtma teknikleri ve kararlılaştırma işlemlerinin etkinliğinin karşılaştırılmasında yararlı bir metottur. Bu metotta sızıntı miktarlarının standartlara uygun olup olmadığı araştırılarak zararlı olan veya yüksek değerlere sahip olan maddeler belirlenir. TCLP, ABD’de 1986’da kabul edilen EP zehirlilik testlerinin yerine geçmek üzere yasaların gerektirdiği bir testtir. Belli bir atığın depolanmadan önce teknoloji bazlı arıtma standartlarını karşılayıp karşılamadığını belirlemek için yapılır. Metot, evsel ve endüstriyel atıkların birlikte atılmasını modellediği gibi, içermiş olduğu işlem basamaklarına bağlı olarak atığın sahip olduğu pH’nın etkisini de modellemektedir. Bir numunede bulunan organik kirleticilerin mobilitesini belirler ve ortaya çıkan sızıntı suyunun "tehlikeli madde" kapsamına girip girmeyeceğini ortaya koyar. Sızıntı suyu, numunenin asit nötrleştirme kapasitesi temel alınarak belirlenir.
TCLP, USEPA tarafından kara atıkları kısıtlama programı uyarınca en iyi gösterilen mümkün teknolojiler (BDAT) işlem standartlarının halka açıklanmasında temel olarak kullanılmaktadır ve ABD’de tehlikeli atık ve katılaştırılmış malzeme özelliklerinin belirlenmesi için uygulanması zorunlu olan deney yöntemlerinden biridir.
Bu metotta, karalılaştırılmış malzeme 9,5 mm’den küçük boyutlara parçalanır. Parçalanan malzeme, zayıf asetik asit ekstraksiyon sıvısıyla karıştırılır. Sıvının sıvı katı oranı 20:1’dir. Hazırlanan karışım Döner ekstraktörde 18 saat çalkalanır ve 0,6-0,8 mikrometre cam elyafı filtresinden süzülür. Bu sıvı TCLP ekstraksiyonu olarak adlandırılır. Bu ekstraksiyon sıvısı, uçucu organikler, yarı-uçucu organikler, metaller ve pestisitler açısından analiz edilir . TCLP, EP’ye göre daha fazla organik bileşiğin tayinini kapsar (20 solvent ve uçucu organik bileşik, 16 yarı uçucu organik bileşik ve 2 ek pestisit). EP testindeki 14 inorganik ve organik kimyasallar için verilen düzenleyici limitler, TCLP testinde tekrar ele alınmış ve revize edilmiştir. Ayrıca bu testte belirlenen 38 organik kimyasal için yeni düzenleyici limitler oluşturulmuştur (USEPA, 1989). Her iki zehirlilik testi de atıklardaki organik ve inorganik bileşenlerin yağmur suyu etkisiyle sızmasını simule edecek şekilde tasarlanmıştır ve her iki testte de katı örneklerden metallerin ve organiklerin ekstrakte edilmesi için zayıf asit çözeltisi kullanılmaktadır. EP ve TCLP zehirlilik testlerinin her ikisi de çamur ya da katı maddedeki organik ve inorganik bileşikleri kantitatif olarak ölçmemektedir. Atık örnekleri, 9,5 mm’lik filtreden geçecek büyüklüğe getirilinceye kadar ufalanır. Sıvı katıdan 50 psi basınç altında 0,6 ile 0,8 µm’lik borosilikat cam-fiber filtreden süzülerek ayrılır. Atığın alkalinitesi ve depolama kapasitesine göre TCLP için iki çeşit depolanmış asidik filtreleme çözeltisi seçeneği sunulmuştur. İkisi de asetat depolama çözeltisidir. Çözelti 1’in pH’i 5, çözelti 2’nin pH’ı ise 3’tür. Filtreleme çözeltisi 20:1 sıvı/katı oranında eklenir ve örnek 18 saat boyunca karıştırılır. Filtreleme çözeltisi süzülür ve analiz edilmek üzere baştan ayrılmış olan sıvı atık ile birleştirilir.

SPLP (Sentetik Yağış Liç İşlemi )

SPLP; USEPA’nın, asidik yağışlara maruz kalmış endüstriyel atıkların liçini temsil etmesi amacıyla, 1994 yılında geliştirmiş olduğu bir metottur. Metodun, özellikle asidik yağışlarla yüzey ve yeraltı sularına metal iyonlarının liç olma potansiyellerini belirlemek için daha gerçekçi bir yaklaşım sağladığı ifade edilmektedir.
SPLP, sıvı, toprak ve atıklardan organik ve inorganik maddelerin liç edilebilirliği hakkında bilgi sağlamak amacıyla kullanılan ve çalkalama yoluyla elde edilen bir ekstraksiyon sistemidir. Bu metod TCLP prosesine benzemektedir. Fakat TCLP ile birlikte kullanılan asetik asit yerine havadan gelen nitrik ve sülfirik oksitlerden oluşan asit yağmuruna benzer bir ortamı oluşturmak için nitrik ve sülfirik asit kullanılmaktadır.bu deneylerde sahanın yağmur asitliğine uygun pH seçilmelidir.
EPA 1312 Sentetik Çöktürme Süzme İşleminin (SPLP) temel amacı, asit yağmurlarının neden olduğu asitli ortamlardaki atık maddelerde bulunan inorganik fazların mobilitesini belirlemektir. pH oranı düzenlenmiş ekstraksiyon sıvısı, reaktif suyuna 60/40 oranında sülfürik asit / nitrik asit karışımı eklenmesiyle elde edilir. pH değeri, Mississippi Nehri'nin doğusunda bulunan ağır sanayi bölgelerinde ya da Mississippi Nehri'nin batısında bulunan az sanayileşmiş bölgelerde beklenen asit yağmuruyla karşılaştırılabilecek bir seviyeye düzenlenir.
 SPLP yönteminde katı miktarının yüzdesinin belirlenmesi TCLP yönteminde olduğu gibi numunenin ekstraksiyon işleminden önce yapılmaktadır
Başlangıç numunesi hazırlama işlemi, numunenin, %80'lik kısmının 9,5 mm elekten geçirilene kadar küçültülmesini içerir. sıvı/katı oranı 20 olacak şekilde uygun miktarda ayarlanan atık temsili bir numune kabın içinde tartılır ve katı maddenin 20 katına eşit ağırlıktaki bir ekstraksiyon sıvısı yardımıyla çıkarılır. ağırlıkça 60/40 oranında karıştırılmış H2SO4/HNO3 çözeltisiyle pH’sı 4.20±0.05’e ayarlanmış olan ekstraksiyon çözeltisiyle karıştırılır. Ekstraksiyondan hemen sonra numune 18 saat boyunca aralıksız yuvarlanır. Ardından, sızıntı suyu 0,6 - 0,8 µm cam elyaf filtreden geçirilerek katı fazdan ayrıştırılır. Her iki faz da analiz edilir.

MEP (Çoklu Ekstraksiyon işlemi )

USEPA, katı atıkların atıldıkları ortamlarda, mevsimsel değişimlere bağlı olarak defalarca donma-çözünme gibi etkilerini ortaya koymak amacıyla 1986 yılında farklı bir test metodu daha geliştirmiştir. MEP (Multiple Extraction Procedure; Çoklu Ekstraksiyon İşlemi) olarak bilinen bu metot, uzun süreli asidik yağışlara, donma ve erime gibi durumlara maruz kalmış atıklara uygulanan ve ardışık ekstraksiyonları içeren bir yöntemdir.
Metotta, asidik yağışları modellemek amacıyla ağırlıkça 60/40 oranında karıştırılmış H2SO4/HNO3 karışımıyla pH’sı 3±0.2’ye ayarlanmış ektraksiyon çözeltisi kullanılmaktadır. Sıvı/katı oranı 20 olan atık- çözelti karışımı, 20-40°C aralığındaki sıcaklıkta 24 saat süreyle temas ettirilir. Her 24 saat sonunda karışım santrifüjlenerek ayrılır ve süzüntüde pH ve metal iyon analizleri yapılır. Metodun birinci basamağında pH’sı 5 olan asetik asit çözeltisi kullanılır ve ekstraksiyon periyodu boyunca 0.5 N asetik asit çözeltisi kullanılarak pH 5’de tutulur. Daha sonraki basamaklarda ise pH’sı 3±0.2’ye ayarlanmış ektraksiyon çözeltisi kullanılır. Bu işlem ardışık olarak dokuz kez tekrarlanır ve dokuzuncu ekstraksiyon sonrasında herhangi bir bileşenin konsantrasyonu 7 ve 8. ekstraksiyonda bulunanlardan yüksek ise ekstraksiyon işlemi konsantrasyon artışı duruncaya kadar devam ettirilir.

Manşet