Teknolojik Gelişmeler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Teknolojik Gelişmeler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Temmuz 2020 Perşembe

ÜLKEMİZDEKİ MÜZELER - 1

ÜLKEMİZDEKİ MÜZELER-1

Yaz aylarının gelmesi ile insanlar tatile çıkmak için hazırlıklarını yapıyorlar. Hazırlıklar yapılırken tatilde yapılacaklar da planlanır elbette. Kimi tatilci deniz kenarlarını tercih ederken kimisi de sıla-i rahim yapmayı tercih ederler. Çok az da olsa insanlar Müzeleri de gezmek isterler. Peki, ülkemizde görülmesi gereken müzeler var mıdır? Elbette vardır, ülkemizde hemen hemen her ilde mükemmel müzeler görülmesi gereken eserler mevcuttur. Şimdi ülkemizde gezilebilecek bazı müzeleri okumak isteyenler için araştırdık.

İSHAK PAŞA SARAYI

1-      ADANA ARKEOLOJİ MÜZESİ:

Ülkemizde bulunan en eski müzelerden birisidir Adana Arkeoloji Müzesi. Adana Arkeoloji Müzesinde Tarsus Gözlükule, Mersin Yumuktepe, Misis, Karatepe, Soğuksutepe, vb. höyük ve iskân yerlerinde yapılan arkeolojik kazılarda elde edilen malzeme ve eserler sergilenmektedir. Bunların yanında bazı heykel, kitabe ve lahitler de bulunmaktadır. Adana Arkeoloji Müzesi 09:00 – 17:00 saatleri arasında ziyaretçilere açıktır. Pazartesi günleri ise kapalıdır. 

ADANA ARKEOLOJİ MÜZESİ
ADANA ARKEOLOJİ MÜZESİ

2-      AĞRI İSHAK PAŞA SARAYI

Ağrıda bulunan İshak paşa Sarayı yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgisiyle karşılaşmaktadır. 
İSHAK PAŞA SARAYI
İSHAK PAŞA SARAYI

Ağrının Doğubayazıt ilçesinde bulunan İshak Paşa Sarayı muhteşem bir atmosfere sahip ve mükemmel bir tarih kokusuna salmaktadır içine girenlere. Kitabesinden anlaşıldığı üzere İshak Paşa Sarayı 1784 yılında Çıldıroğulları'ndan II. İshak Paşa döneminde yaptırılmıştır. Osmanlı mimarisinin, Anadolu’da günümüze ulaşabilen tek saray yapısı olduğu bilinmektedir. Ülkemizin doğusuna yolu düşenlerin mutlaka görmesi gezmesi gereken bir müzedir İshak Paşa Sarayı.

3- 



      BURSA TÜRK İSLAM ESERLERİ MÜZESİ

Ülkemizin güzel şehirlerinden şehzadeler şehri Bursa’nın görülmesi gereken yerlerinden biri de Türk İslam Eserleri Müzesidir. Çeleni Sultan Mehmet’in 1419 yılında yaptırdığı bu tarihi türbe İslam Eserleri Müzesi Olarak günümüzde kullanılmakta ve ziyaretçilerini ağırlamaktadır. Bursa Türk İslam Eserleri Müzesinde, maden, keramik, ahşap, işleme, silah, el yazması kitaplar, sikke, kitabeler ve mezar taşları ile etnografik malzemeler sergilenmektedir.



4-      SİNOP TARİHİ CEZAEVİ

SİNOP TARİHİ CEZAEVİ


Karadeniz deyince aklımıza yeşil alanlar, ormanlar doğal güzellikler gelir genelde ama ülkemizin en kuzey noktası olan Sinop’ta kayda değer bir müze vardır görülmesi gereken: Sinop Tarihi Cezaevi. Yaklaşık 4000 yıl öncesine dayanan Sinop Cezaevinin tarihi acılarla doludur. Üç tarafı denizlerle kaplı olan Sinop cezaevi bir hapishaneden çok bir zindan gibi kullanılmış ve zindana atılanların sonu hiç iyi olmamıştır. Görülmesi gereken bir yer olduğunu düşünüyorum Sinop Cezaevinin.

 

            Ülkemizdeki diğer müzelerle ilgili de derlemeler yaparak sizlerle paylaşacağım. Araştırılmasını istediğiniz müzeleri yorumlarda belirtebilirsiniz. İstediğiniz müzeleri araştırıp sizlerle ve tarih meraklıları ile paylaşabiliriz.

Gürcistan Batum'a nasıl gidilir?


4 Mayıs 2020 Pazartesi

FOSFOR DÖNGÜSÜ VE ÖTROFİKASYON


Fosfor Döngüsü

Yaşam için gerekli önemli minerallerden biri fosfordur. Fosforun asıl kaynağı kayaçlardır. Fosfor kayaların yapısında fosfat olarak bulunur. Kayaların aşınması ve erozyon gibi süreçlerle fosfat ırmaklara ve akarsulara karışır ve buradan okyanuslara taşınır. Burada, diğer minerallerle birlikte depolanır. Milyonlarca yıl burada bekler. Kabuk çarpışmaları sırasında deniz tabanının bir kısmı yüzeye çıkar ve karasal yapı oluşturur. Kayaların yeniden aşınmaya başlamasıyla da tekrar döngüye katılır. Oldukça yavaş ilerleyen bu döngüde, karadan okyanuslara daha hızlı bir geçiş yaşanır. Fosforun yeniden karaya dönüşü, yüz binlerce yıl alır.

ÖTRÖFİK GÖL
Fosforun ekosistemlerdeki döngüsü daha hızlı ilerler. Tüm canlılar az miktarda fosfora gereksinim duyar. Fosfor, ATP, NADPH, fosfolipitler, nükleik asitler ve diğer organik bileşiklerin başlıca bileşenidir. Bitkiler, fosforun çözünüp iyonlaşmış formunu kullanırlar. Bunu öyle hızlı yaparlar ki, topraktaki fosfor miktarı birden bire olması gerekenin oldukça altına düşebilir. Otçul hayvanlar için fosforun tek kaynağı bitkilerdir. Etçil hayvanlar da, otçul hayvanları yiyerek fosfor gereksinimlerini karşılarlar. Hayvanlar, fosforun bir kısmını dışkı ve idrar yoluyla atarlar. Ölü canlıların çürümesiyle de bir kısım fosfor toprağa taşınır. Toprağa karışan fosfor, buradan yine bitkiler tarafından alınarak döngüye katılır.

1 Mayıs 2020 Cuma

OLMAZSA OLMAZ; “SU”



OLMAZSA OLMAZ; “SU”

İnsan hayatında var olan her şeyin önem sırası vardır. Hayatımızda bazı şeyler çok önemli bazı şeyler daha az önemli bazı şeyler ise “olmazsa olmaz” dediğimiz şeylerdir. Peki nedir insan hayatındaki olmazsa olmaz şeyler. Mesela oksijen olabilir mi? Ya da yiyecekler: meyveler, sebzeler, et ürünleri… Ya da eşimiz, dostumuz veya ailemiz mi? Ya da inançlarımız… Evet bunların hepsi doğru. Gerçekten olmazsa olmazlarımızdır bunlar. Bu düşündüklerimiz dışında öyle bir şey vardır ki aslında gerçekten olmazsa hayat olmaz, olmazsa az önce saydıklarımızın hiçbiri olmaz. İşte bu en önemli olmazsa olmazımız SU.



                    su döngüsü


            Evreni yaratan Rabb'imiz, tüm canlıların ihtiyacını karşılaması için suyu da yarattı ve onu kullanmamız için bizlere akıl ihsan etti. İnsanlar da bunun farkına vararak suyun önemini ve nasıl kullanması gerektiğini çok çabuk çözdü. Çünkü su olmazsa insan hayatı olamazdı. Daha tarihin ilk çağlarında inanlar yaşam alanlarını seçerken suyun olduğu yerleri aradılar. Nehirlerin, çayların kenarlarına yerleşim yeri kurdular. Göçebe yaşayanlar kullanabilecekleri su kaynaklarını aradılar. Biliyorlardı ki su olmadan yaşayamazlardı. Sadece insan kendi vücudunun içme suyu ihtiyacı için aramıyordu aslında suyu. Bir insan ne kadar su içebilirdi ki bir günde. 3 litre bilemedin 5 litre içebilir bir günde bir insan. Temizlik için, meyveler, sebzeler için, binek hayvanları için de şarttı hayatın olmazsa olmazı dediğimi su.
           

16 Nisan 2020 Perşembe

ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİNDE 5 TEMEL PROBLEM



5 Temel Problem;

          Üniversitelerin birçoğunda mühendislik fakültelerinde lisans programı olarak açılmış olan Çevre mühendisliği bölümlerinde binlerce öğrenci eğitim almaktadır. Aynı zamanda binlerce öğrenci de mezun olmuş bulunmaktadır. Büyük bir şevkle tercih edilen çevre mühendisliği bölümümüzün de bazı önemli sorunları bulunmaktadır. Okurken pek karşılaşmasak da artık meslek hayatının içine girdiğimiz zaman karşılaşacağımız sorunlar ve daha çok aslında mesleğe girme aşamasında karşılaşacağımız sorunlar mevcut. Bu yazımda sizlerle gerek kendi karşılaştığım, gerekse karşılaşanlardan dinlediğim bazı sorunlardan bahsedeceğim.

Arıtma Tesisi


 
1-      Kamuya Atanma Problemi: üniversiteyi bitiren herkesin günümüzde ilk hedefi her zaman kamu sektörü olmuştur. Kamu sektörünün rahatlığı ve bu sektörde alınan maaş herkesi cezbedecek niteliktedir. Fakat kamuya maalesef atama sayılarımız diğer birçok bölüme göre çok düşük sayılardadır. Esasında kamunun çevre mühendislerine ihtiyacı vardır, fakat ne sebepten ise bilinmez kamuya alımlarımız düşük sayılarda seyretmektedir. Kpss çalışarak kamuya atanmak isteyen değerli arkadaşlarımın asla ümitsizliğe kapılmamasını söylemek isterim ki şöyle de bir avantajımız var; alım sayısı daha fazla olan birçok bölüm öğrencilerinden daha düşük puanlar ile kamuya atanma şansımız da bulunmaktadır. Ümitsizlik yok çalışmaya devam…
 

7 Mayıs 2019 Salı

IŞIK HIZI


Işık hızı nedir?

Fiziğin en temel birimlerinden biri olan “ışık hızı” (c)  bilim adamları tarafından son olarak 1983 yılında 299.792.458 m/sn olarak ölçüldü. Yani ışık hızında saniyede 299.792.458 metrelik bir mesafe yol alınır (Yaklaşık olarak saniyede 300.000 km).

Güneş ışığı dünyamıza 8,3 dk’da ulaşmaktadır. Bu demek oluyor ki Güneşe baktığımızda biz Güneşin 8,3 dk önceki halini görüyoruz.

Bunu şöyle açıklayabiliriz: Görme eylemi odaklandığımız cisimden yansıyan ışınların göz merceğimize düşmesi ile gerçekleştiğinden o an baktığımız cisim ile aramızdaki mesafe ışık hızı ile alınarak gözümüze ulaşır. Bu mesafe ışık hızı ile ne kadar sürede alınıyorsa biz o cismin o kadar süre önceki halini görüyor oluruz.

Mesafe (x) = Hız (V) × Zaman (t)    Formülü ile bu kolaylıkla anlaşılabilir.

Güneş ile Dünya arasındaki uzaklık yaklaşık 150.000.000 km’dir. (x=150.000.000 km)

Işık hızı ise yaklaşık 300.000 km/sn  (V=300.000 km/sn)

150.000.000 km = 300.000 km/sn × Zaman (t)     

Buradan: Zaman (t) = 500 sn yani 8,3 dk çıkmaktadır.

Işık Hızına Ulaşmak Mümkün Mü?

İsviçre CERN Nükleer Araştırma Merkezi
Işık hızına ulaşmak için öncelikle sürtünmelerin olmadığı bir boşluk olmalıdır. Çünkü ortam yoğunluğu ne kadar artarsa ışık hızı o kadar düşecektir. Işık hızına ulaşmak şuan için mümkün görülmemekte. Bunun üzerine İsviçre’de kurulan Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) 100 km çaplı parçacık hızlandırıcı düzeneği ile  parçacıkları ışık hızına ulaştırmaya çalışmaktadır. Bu çalışmalarda ışık hızına çok yaklaşılmıştır.

Einstein’ın ünlü teoremine göre E=mc2 formülünde kütlesi olan hiçbir şeyin ışık hızına ulaşamayacağını göstermektedir.

E: Enerji
m: Kütle
c: Işık Hızı Sabiti

Farklı bir konu olan Einstein'in 1905 yılında Nobel Ödülü kazandığı Özel Görelilik Kuramı (İzafiyet Teorisi) da bu formülle açıklamaktadır. Özel Görelilik Kuramı, uzaklığın ve zamanın gözlemciye bağlı olarak değişebileceğini ifade etmektedir. Yani uzay ve zaman gözlemciye bağlı olarak farklı algılanabilir.

18 Nisan 2019 Perşembe

Alüminyum Üretimi



Alüminyum Üretimi ve Atıkları

Saf alüminyum, hafif mavimsi beyaz bir metaldir ve Al ile sembolize edilmektedir.
Alüminyum üretim miktarı açısından demirden sonra ikinci sırayı alır. Alüminyum, hafifliği, kolay işlenebilirliği, iletken olması, sağlamlığı ve korozyondan etkilenmemesi gibi diğer metallere göre sahip olduğu avantajlar sebebiyle pek çok alanda tercih edilen bir metaldir. Saf olarak kullanıldığı gibi, alaşım olarak da kullanılabilmektedir. Sıcak çekilmeyi azaltmak, korozyona olan direnci, akışkanlığı, işlenebilme ve kaynak edilebilme özelliklerini arttırmak amacı ile alüminyuma çok fazla alaşım elementleri eklenebilmektedir.

Kullanım Alanları ve Önemi

Alüminyum metali çok genç bir metal olmasına karşın günlük hayatımızın her alanına girmiştir. Alüminyum, esnek, çok yönlü ve yeniden değerlendirilebilme yeteneğinden ötürü enerji tüketen değil enerji depolayan bir metaldir. Bu özellikleri işlevselliği, ekonomikliği ve kolay işlenebilirliği ile kombine edildiğinde bugün ve gelecek için birçok ürünün alüminyum metalinden ve alüminyum alaşımlarından üretilmesi mümkündür.
Bununla birlikte çevre açısından bakıldığında hafifliği nedeni ile başka taşımacılık olmak üzere birçok endüstriyel uygulamada enerji tüketiminin azalmasına yol açar. Enerji tüketiminin azalması, aynı zamanda enerji üretim süreçlerinde oluşan CO2 salınımında azalması anlamına gelir.


Cüruf Oluşum Süreci

Alüminyum, mühendisler kadar tasarımcıların da gözdesi olan bir metaldir. Bununla birlikte düzgün, estetik ve zarif görünüşü ile cep telefonları ve bilgisayarlar da dâhil olmak üzere birçok ürün için aranan bir malzeme olmaktadır.

27 Mart 2019 Çarşamba

ICP OES- UV SPEKTROFOTOMETRE


ICP (INDUCTİVELY COUPLED PLASMA)
İNDÜKTİF EŞLEŞMİŞ PLAZMA

ICPKAYNAĞI (HAMLAÇ )

•İndüktifeşleşmiş plazma kaynağının temel prensibi, yüksek derişimde katyon ve buna eşdeğer derişimde elektron içeren, elektriksel olarak iletken bir gaz ortamı olan plazmada iyonlaştırılmasına dayanır.


•Bu borunun üst kısmını, yaklaşık 27 veya 41 MHz’de0,5-2 kW güç oluşturabilen bir radyo frekans  jeneratörü ile beslenen su soğutmalı, indüksiyon bobini sarar. Akan argonun iyonlaşması, bir Teslabobininden bir kıvılcımla başlatılır. Oluşan iyon ve elektronlar indüksiyon bobini tarafından oluşturulan manyetik alan salınımlarıyla etkileşir. 

•Bu etkileşim, düzenli bir yol içinde bobin içindeki iyon ve elektronların akmasına neden olur; iyon ve elektronların bu harekete karşı direnci sonucunda, bir ısı oluşur.


•Bu yolla oluşan plazma sıcaklığı, dıştaki kuvars silindirin termal izolasyonunu gerektirecek kadar yüksektir. Bu izolasyon, şekilde oklarla belirtildiği gibi borunun duvarlarına teğet olacak şekilde argon akışıyla sağlanır. Teğet akış, radyal olarak plazma merkezini ve içteki tüpün iç duvarlarını soğutur.



ICP
•En içteki kuvars borudan 0,3 –1,5 L/dakika’lıkargon akışıyla, şekilde gösterilen hamlaç içine numuneler taşınır.

•Numuneler argon akışı içine, uygun yöntemlerden herhangi birisiyle verilir.

•Numune enjeksiyonu için en yaygın kullanılan düzenekler, sisleştiricilerdir

•Burada numune bir argon akışıyla çaprazakışlısisleştiriciiçinde sisleştirilirve oluşan çok küçük damlacıklar plazmaya taşınır. Aerosoller, ultrasonikbir sisleştiricivasıtasıyla sıvılardan da oluşturulmaktadır.

•Kullanılan argon gazının üç temel görevi vardır.

•Bunlar:
•Plazmayı oluşturmak,
•Numuneyi sürüklemek,
•Dışarıdan geçirilerek tüplerin soğumasını sağlamaktır.
•Numune atomları, zamanla gözlenen noktaya ulaşır. Burada atomlar 4000-8000 ºK sıcaklık aralığında yaklaşık 2 mikrosaniyekalırlar.
•Bu zaman ve sıcaklıklar, alev yöntemlerinde kullanılan en sıcak alevlerde görülenden yaklaşık 2-3 kat daha büyüktür. Bunun sonucunda daha iyi bir atomlaşma olur ve çok daha az kimyasal girişim sorunu ile karşılaşılır.
•iyonlaşma girişimi etkileri çok küçük veya hiç yoktur, çünkü argonun iyonlaşmasından gelen elektron derişimi, numune bileşenlerinin iyonlaşması sonucu oluşan elektron derişiminegöre çok büyüktür

14 Mart 2019 Perşembe

Geleceğin Enerjisi Ay'da Saklı


        
      Ay Geleceğin Yeni Enerji Kaynağı mı Olacak?

Hayatı kolaylaştıran birçok iş ve işlemi yapabilmek için insanlar enerjiye ihtiyaç duymaktadır. Genel anlamıyla hareket ettiren güç olarak da tanımlanabilecek olan enerji insan hayatı için vazgeçilmez bir unsurdur. Ev ve iş yerlerinde gerek aydınlanma gerek güçten kazanma konularında inanlara yardımcı olan her şeyde enerjiden faydalanılmaktadır. Isı ve ışık kaynağı olarak, ulaşımı kolaylaştırmak için kullanılan her türlü vasıtanın hareket etmesinde , fabrikalardaki robotların ve makineların çalışmasında enerji çeşitlerinden faydalanılır.

Enerji Kaynakları Tükeniyor…

Evet enerji hayatımızı kolaylaştıran her alanda kullanılıyor. Peki enerji sonsuz mudur? Enerji belki sonsuz olabilir ama enerji kaynakları gün geçtikçe tükenmektedir. Örneğin fosil yakıtlar… uğruna can alınan can verilen fosil yakıtlar tükeniyor büyük bir hızla. Petrol kullanımı dünyada hızla artmakta. Petrol kullanımını gerektiren alet ve makinalar hızla artmakta. Özellikle otomobil kullanımı petrol kullanımını büyük oranda artırmaktadır. Yenilenemeyen bir enerji kaynağı olan petrol ve türevleri hızla tükenmekte. Peki tükenirse petrol ne olur? İnsanlar yeni enerji kaynaklarına yönelirler. Peki yeni enerji kaynakları bulmak kolay mıdır? Bence pek de kolay değil, çünkü gelişmiş olan dünyamızda artık denenmemiş bir şey kalmadı denilebilir. Fakat çare bitmez insanoğlunda. Şimdi bana ilginç ve tehlikeli gelen bu konudan bahsedeceğim..

Ay Yeni Bir Enerji Kaynağı Mı Olacak?

Bilimciler petrol gibi fosil yakıtların tükenmesinden dolayı dünyaya yeni enerji kaynağı bulmanın peşine düştüler. Yapılan araştırmalar sonucunda ayda bulunan bazı elementlerin enerji kaynağı olarak kullanılabileceğini ileri sürdürler. Özellikle Hindistanlı ve Amerikalı bilimcilerin çalışmaları sonucunda Ayda bulunan Helyum elementinin izotopu olan Helyum 3 elementinin, yüksek enerjiye sahip bir element olduğunu saptadılar. Ayda yüzeyinde toz şeklinde bulunduğu söylenen bu elementin bol miktarda olduğu da tespit edilmiş. Ayrıca Amerikalı araştırmacı Lawrence Taylor: Aydan getirilecek 25 ton Helyumun Amerika’nın 25 yıllık elektrik enerjisini karşılayabileceğini söylemektedir.
helyum 3

13 Mart 2019 Çarşamba

Nitrifikasyon ve Denitrifikasyon


NİTRİFİKASYON VE DENİTRİFİKASYON


Nitrifikasyon

Nitrifikasyon, atıksuda mevcut amonyum (NH4) iyonlarının bakteriler tarafından önce nitrite sonra da nitrat iyonlarına dönüştürülmesidir. Amonyağı nitrite oksitleyen bakteri türleri Nitrosomonos ve Nitrosococcus olarak bilinmektedir. İlk basamakta nitrite (NO2) oksitlenen amonyum iyonları, ikinci basamakta Nitrobakter ile nitrata (NO3) dönüştürülür.                       (Öztürk, )
Nitrifikasyon enerji üreten iki basamaklı bir prosestir.

Nitroso-bakteriler:
2NH4+ + 3O2→ 2NO2- + 4H+ + 2H2O
Nitro-bakteriler:
2NO2- +  O2→ 2NO3-
Toplam oksidasyon reaksiyonu:
NH4+ + 2O2NO3- + 2H+ + H2O
Yukarıdaki toplam oksidasyon reaksiyonu esas alındığında Amonyum nitrite dönüşümü için 3,43 g O2/g ve nitritin nitrata dönüşümü için 1,14 g O2/g oksitlenmiş NO2 gerekli olup amonyumun tam oksidasyonu için gerekli oksijen 4.57 g O2/g oksitlenmiş N’dır. Sentez göz önüne alındığında gerekli olan oksijen ihtiyacı 4,57 g O2/g N’den daha azdır. Oksidasyona ilaveten oksijen karbondioksit ve azotun hücre kütlesine bağlanmasından elde edilmektedir.
Hücre dokusu ihmal edildiğinde, yukarıdaki toplam reaksiyonu yürütmek için ihtiyaç duyulan alkalinite miktarı aşağıdaki denklem yazılarak hesaplanabilir.

NH4+ + 2HCO3- + 2O2 → NO3- + 2CO2 + 3H2O

Yukarıdaki denkleme göre dönüştürülen amonyum azotu gramı başını CaCO3 olarak 7,14 g alkaliniteye ihtiyaç olacaktır.
Elde edilen enerji ile beraber amonyumun bir kısmı hücre dokusuna asimile edilmektedir. Biyokütke sentez reaksiyonu aşağıdaki gibi ifade edilebilir.
4CO2 + HCO3- + NH4+ + H2O    C5H7O2N + 5O2
C5H7O2N kimyasal formülü sentezlenmiş bakteri hücrelerini ifade etmektedir. Hücre asimilasyonu da dikkate alındığında dönüştürülen amonyum azotu gramı başına 4,25 g O2 kullanılmakta, 0,16 g yeni hücre üretilmekte, CaCO3 olarak 7,07 g alkalinite giderilmekte ve yeni hücrelerin oluşumunda 0,08 g inorganik karbon kullanılmaktadır (Metcalf ve Eddy, 2003).

20 Şubat 2019 Çarşamba

Akıllı Telefon Piyasasını Etkileyen Telefon "Xiaomi"



              Akıllı Telefon Xiaomi


         Yıllar öncesinde akıllı telefon mu vardı? sorusu aklıma geliyor bazen. Nereden çıktı bu akıllı telefonlar, çok mu gerekliydi hayatımıza girmeleri diye de sormaktan alıkoyamıyorum kendimi.,

         Sonuç olarak hayatımıza girdiler akıllı telefonlar. Peki biz ne yapalım gelişen bu teknolojiya ayak mı uyduralım, yoksa aman ne gerek var deyip geri mi çekilelim. Ben ayak uydurmayı tercih ettim. Hatta akıllı telefonları da araştırmak istedim. Son olarak o herkesin merak ettiği marka olan Xiaomi'yi keşfettim.

Xiaomi Mi 9


         İlk duyduğum zaman bu markayı biraz küçümsedim. Sebebi ise Çin malı olduğunu duymamdı. Fakat telefonun Mi 8 modelini incelediğim zaman düşüncemin yanlış olduğunu anladım. Xiaomi android telefonlar incelendiği zaman aralarında en iyi markalardan biri olduğunu isbat etmektedir. Gerek yazılımı gerekse malzeme kalitesi ile gerçekten kayda değer bir cihazdır. İsim yapmış ne telefonlar gördük beş para etmeyen. Fakat Xiaomi özellikleri ve malzeme kalitesi ile beni cezbetmeyi başardı. Bunun yanında en önemli özelliklerinden biri cihazın hızlı ve stabil çalışmasdır. Aynı zamanda cihaz emsallerinden çok daha uygun fiyatlıdır.

26 Ocak 2019 Cumartesi

Teknolojinin Hayatımıza Etkileri


TEKNOLOJİK GELİŞMELER

Teknolojik-Gelişmeler

        Teknolojinin geçen her gün daha da geliştiği herkesin bildiği bir şeydir. Peki teknoloji gelişimi insan hayatını nasıl etkiliyor. Teknoloji gelişimi insanları ileri mi götürüyor yok sa daha mı geri gidiyoruz. Teknolojik gelişmeler bize fayda mı sağlıyor yoksa zararı daha mı fazla? Bu soruları o kadar çok sıralayabiliriz ki...

       O kadar çok gelişti ki teknoloji artık neredeyse teknolojisiz yaşayamaz hale geldik. Teknolojinin hızla gelişmesi ile her geçen gün daha fazla bağlanıyor ve hayatımızın vazgeçilmezi haline getiriyoruz. Yediden yetmişe herkes teknolojiye mahkum olmuş durumda.. Henüz üç beş yaşındaki çocuklardan, yetmiş seksen yaşındaki ninelere, dedelere kadar teknolojiyi benimsemiş durumdayız. Bu durumun iyi mi yoksa kötü mü olduğu bence kişiden kişiye farklılık gösterebilir.

       Teknoloji yıllar önce kısıtlı alanlarda gelişmekteydi. yıllar geçtikçe teknoloji her alanda gelişmeye başladı. Önceleri sanayi alanında gelişmelerin daha çok olduğu düşünülürse, şimdilerde ise her alanda hızla gelişmeler yaşanmaya başlanmıştır. son yıllarda teknolojideki gelişmeleri sadece okumaya kalkarsanız bile yetişemezsiniz. Her geçen gün bilgisayar teknolojisi ve sanal beyin çalışmaları hızla ilerlemektedir. Teknolojiye yetişme çabası gösteren insanların çabası da boşa çıkmaktadır. Her alanda hızla gelişen teknolojiye insanın yetişebilmesi mümkün değildir zaten. 

        Peki Gerçekten Teknoloji Gelişiyor mu?

Teknoloji gelişiyor diyoruz, gelişen teknolojinin inanılmaz olduğunu düşünüyoruz. Fakat şöyle bir soru geliyor benim aklıma. Gerçekten ilerliyor mu bu teknoloji. Bu soruyu sormayı aklıma getiren durumlardan biri şudur; Yıllar önce yapılan Mimar Sinan eserleri. Örneğin Edirne'deki, Mimar Sinan'ın Ustalık eserim olarak adlandırdığı Selimiye Cmii. Bu caminin En önemli özelliği minarelerinin içindeki merdivenleri. Üç ayrı kapıdan girilen aynı yere çıkan üç ayrı merdiven var ve her birinden çıkan insanlar birbirini görmezler. Ayrıca yine Selimiye Caminin akustiği ise hala yeni yapılan camilerde bulunmamakta, daha doğrusu sanırım yapılamamaktadır. Bunun dışında yine araştırıldığında teknolojinin eskiden de farklı geliştiğini düşünebiliriz. İhtiyaçlar oldukça bir şeyler üretilmiştir. Günümüzdeki teknolojik gelişmelerde eskiden olduğu gibi ihtiyaçlardan kaynaklanmaktadır. 

Teknolojinin Olumlu ve Olumsuz Etkileri

Peki hayatımızın her alanına girmiş ve onsuz yaşayamaz hale geldiğimiz teknolojinin insanlara sadece faydaları mı var? Bence bunun sonucu kesinlikle hayır. hayatımızı kolaylaştıran, uzakları yakın eden, dünyayı küçülten, bilgiye ulaşımı kolaylaştıran gelişmelerin insana ne zararı olabilir ki diyebiliriz, ama öyle değil. Evet şimdilerde mutfağa girdiğimizde bulaşık makinesi ile yıkamak, kombilerle evi ısıtmak, süpürgelerle ev temizlemek,çamaşırları yıkamak gibi elbette ki hayatımız kolaylaşıyor. Ama ilerleyen teknoloji bazı yönleri ile hastalanmamıza da sebebiyet veriyor. Bunun en büyük sebebi ise sosyal medya, akıllı telefonlar tabletler ve bilgisayarlar. Hepimiz şuursuzca kullanıyoruz, faydalanıyoruz zararlarını aklımıza bile getirmeden. Bakın SDÜ üniversitesi Çocuk Endokrinoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Bumin DÜNDAR ne diyor; Elektrikli cihazların ergenlik gelişimi üzerine etkileri konusunda fareler üzerinde deney yaptıklarını, Fare deneyinden elde edilen sonuçların,elektriksel alanların vücuda ciddi oranda zarar verdiğinin tespit edildiğini, sürekli elektriksel alana maruz bırakılan gebe farelerin yavrularının kontrol grubundaki farelere göre belirgin olarak düşük doğum ağırlıklı doğduklarını,büyüme ve gelişimlerinin daha geç olduğu saptandığını." ifade etmişti.

Gelişen teknolojiden faydalanmalı fakat sınırsızca bağlanmamalıyız. Hayatımızda vazgeçilmez bir konuma koymamalıyız. en önemlisi ise çocuklarımızı teknoloji bağımlısı olmaktan alıkoymalı, teknolojiyi gerektiği yerlerde gerektiği kadar kullanmalıyız..

Sabır edip okuyan herkese teşekkür ederim.

27 Aralık 2018 Perşembe

Gelişen Dünyamız.


            Gün geçtikçe teknoloji ve teknolojinin gelişimine bağlı olarak da üretim ve tüketim alışkanlıklarımız da değişiyor. Birkaç yıl önce cep telefonu, tablet ve bilgisayar gibi şu an dünyamızın en çok kullanılan ürünleri yoktu bile hayatımızda. Ama şu günlerde kullanmayan ile dalga geçiliyor. Bilgisayar kullanmayı bilmeyen bir insana geri kalmış gözü ile bakılıyor. Evet belk i hala eski cep telefonu kullanıyor veya hiç kullanmıyor olabilir bir insan, hatta bilgisayar klavyesine elini dahi sürememiş de olabilir. Bu bir gelişmişlik kriteri midir insan için sorgulamak gerekir. Mesela hiç bilgisayar kullanmamış ama her gün bir kaç saat kitap okumuş, birkaç yer gezmiş görmüş birine geri kalmış diyebilir miyiz sorgulamamız gerekiyor.

       Gelişen teknoloji hayatımıza bir çok yönden etki etmektedir. En çok da tüketim alışkanlıklarımıza. bunlar ile ilgili birçok örnek ilginç ve güzel örnek var hayatımızda. Bir sonraki yazımda bu konu ile ilgili örnekler vermeye çalışacağım.

Mutlu hayatlar ..

Manşet