slayt

5 Şubat 2019 Salı

Damlatmalı Filtreler



         DAMLATMALI FİLTRELER                            




DAMLATMALI FİLTRELER VE BİYOLOJİK YAŞAM
Damlatmalı filtreler, biyolojik atıksu arıtımı icin en eski sistemlerden biridir.  Gaye, filtreden geçen substratın yani organik maddenin çökebilir hale gelmesidir. Damlatmalı filtreler, üzerine mikroorganizmaların yapıştığı çok geçirimli malzemeden yapılmış genellikle silindirik bir yapı içine yerleştirilmiş bir yataktan ibarettir. Atıksular bu yataktan geçirilir. Atıksuyu yüzeye homojen olarak dağıtmak için dönen sıvı dağıtıcıları kullanılır. Atıksu akım hızı, biyofilmleri tanecik yüzeylerinden koparmayacak şekilde yavaş olup film halinde katı yüzeyden aşağı doğru akarlar.
Dort onemli bileşeni vardır;
1-      Dairesel veya dikdortgen bir havuza yuksekliği 1-2.5 m olacak şekilde filtre malzemesi doldurulur. İdeal bir filtre malzemesi, uzerinde daha cok bakterinin buyuyebilmesi icin cok geniş yuzey alanına sahip olması gerekmektedir. Ayrıca, içerisine havanın difuz edebilmesi ve kopan bakterilerin kolayca filtreden uzaklaşabilmesi için filtre malzemesi yeteri kadar boşluk hacmine sahip olmalıdır. Filtre malzemesi olarak, seramik materyal, taş, plastik malzeme ve tahta kullanılabilir. PVC yada polipropilenden imal edilmiş plastik malzemeler damlatmalı filtreler için kullanılır. Ayrıca, kırma taş ta yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.
Taş malzeme filtre malzemesi olarak kullanıldığı takdirde cok fazla ağırlık oluşturur ve filtre fazla yuksek yapılamaz. Filtre malzemesi olarak plastik kullanılması durumda ise; filtre malzemesi hafif olup 6-10 m ye kadar yuksek filtreler kullanılabilir.
2-      Atıksu dağıtıcısı: Atıksu dağıtım yapısı atıksuyun filtre malzemesi uzerine eşit şekilde dağıtılmasını sağlar. Atıksuyun filtre uzerine yukleme hızı duşuk yuklu filtre icin 5 m3/m2/gun den az olmalı, yuksek hızlı filtreler icin ise hidrolik yukleme hızı 25 m3/m2/gun’den kucuk olmalıdır.
3-      Damlatmalı filtreden arıtılmış suyun toplanması ve havanın filtreye erişmesi icin bir dren sistemi olmalıdır.

4 Şubat 2019 Pazartesi

Ülkemizdeki Çevre Sorunları

         

           Türkiye'de Çevre Sorunları 

           Ülkemizde çevre sorunlarını anlatan güzel bir çalışma yaptığımı düşünüyorum. Yaptığım bu çalışmanın okuyanlara faydalı olması için paylaşmak istedim.

ÇEVRE SORUNLARININ SEBEPLERİ
Hızla artan dünya nüfusu, plansız sanayileşme ve sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar, verimi artırmak amacıyla kullanılan tarım ilaçları, yapay gübreler ve artan deterjan gibi kimyasal maddelerin kullanımı giderek çevre kirliliğine neden olarak çevre sorunlarının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bunun doğal sonucu olarak kirlenen hava, su ve toprak canlıların yaşamını olumsuz yönde etkileyecek boyutlara ulaşmıştır. Genel olarak çevre sorunları, insanların yaşadıkları hayat ortamının doğal yapısını tahrip etmektedir. Bozulan bu doğal hayat çevre üzerinde yaşayan tüm canlıların yaşamlarını olumsuz yönde etkilemektedir. İnsanlar kendilerine daha rahat ve ferah yaşam koşulları sağlamak için doğal olarak çevreye zarar vermektedirler.
KATI ATIKLAR
Katı atık: Üreticisi tarafından atılmak istenen ve toplumun huzuru ile özellikle çevrenin korunması bakımından, düzenli bir şekilde bertaraf edilmesi gereken katı maddeleri ve arıtma çamurunu ifade etmektedir. (Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği). Ev, okul, park, sokak gibi yerlerden toplanan süprüntüler, ticari, tarımsal, endüstriyel faaliyetler sonucu meydana gelen atıklar, hastanelerde yapılan tıbbi faaliyetler sonucunda oluşan atıklar, su ve atıksu arıtım tesislerinden üretilen çamurlar genel olarak katı atıklar sınıfına dahildir.

29 Ocak 2019 Salı

ATIKSULARDAN AĞIR METALLERİN UZAKLAŞTIRILMASI


      Atık Sulardan Ağır Metallerin Giderilmesi

        Hala Ahmed Hegazi'nin 10 Mart 2013 tarihinde kabul edilen makalesinin Türkçeye Çevrilmiş halinin özetini burada paylaşıyorum. Çevre Mühendisliğini yakından ilgilendiren bir konu olan Ağır metallerin atık sulardan uzaklaştırılması hakkında çalışmalar yapılmış ve çok faydalı tespitler yapılmıştır. Bilinenin aksine Ahmed Hegazi, pahalı olan aktif karbonun yerine, tarımsal ve endüstriyel atıklardan yararlanmış ve kayda değer sonuçlara ulaşmıştır. Makalenin orijinalini veya çevirisini isteyen arkadaşlar yorum kısmında belirtebilirler.

       Makalenin özeti;

         Özet; Adsorpsiyon prosesleri, çeşitli araştırmacılar tarafından ağır metallerin atık akımlardan uzaklaştırılması için yaygın bir şekilde kullanılmaktadır ve aktifleştirilmiş karbon sıklıkla bir adsorban olarak kullanılmaktadır. Su ve atıksu arıtma endüstrilerinde yaygın olarak kullanılmasına rağmen, aktif karbon pahalı bir malzeme halini alıyor. Son yıllarda, eliminasyon için güvenli ve ekonomik yöntemlere duyulan ihtiyaç kirli suların sebep olduğu ağır metallerin, piyasada bulunan aktif karbona düşük maliyetli alternatiflerin üretilmesi yönünde araştırma ilgisini gerekli kılmaktadır. Bu nedenle, tarım bazlı ucuz adsorbentlerin olası tüm kaynaklarının araştırılması ve bunların ağır metallerin uzaklaştırılmasına yönelik fizibilitesinin ayrıntılı olarak incelenmesi acil bir ihtiyaçtır. Bu araştırmanın amacı, atık sudaki ağır metallerin giderilmesi için daha ucuz adsorbentlerin kullanım olanaklarını incelemektir. Çeltik kabuğu ve uçucu kül gibi tarımsal ve endüstriyel atık yan ürünleri, EL-AHLIA Şirketi atık suyunun elektrokaplama endüstrileri için gerçek bir vaka çalışması olarak atıksudan ağır metallerin giderilmesi için kullanılmasına yöneliktir.
            Sonuçlar düşük maliyetli adsorbentlerin 20-60 mg / l konsantrasyonda ağır metallerin uzaklaştırılması için verimli bir şekilde kullanılabileceğini, ayrıca gerçek atık su kullanarak pirinç kabuğunun aynı anda Fe, Pb ve Ni'nin uzaklaştırılmasında etkili olduğunu gösterdi Uçucu kül Cd ve Cu'nun uzaklaştırılmasında etkili olmuştur.


          Çevre Mühendislerine ve Çevre mühendisliği okuyan arkadaşlarımıza faydalı bir makale olacağına inanıyorum. Zaman zaman bu şekilde paylaşımlarda bulunacağım.


26 Ocak 2019 Cumartesi

Teknolojinin Hayatımıza Etkileri


TEKNOLOJİK GELİŞMELER

Teknolojik-Gelişmeler

        Teknolojinin geçen her gün daha da geliştiği herkesin bildiği bir şeydir. Peki teknoloji gelişimi insan hayatını nasıl etkiliyor. Teknoloji gelişimi insanları ileri mi götürüyor yok sa daha mı geri gidiyoruz. Teknolojik gelişmeler bize fayda mı sağlıyor yoksa zararı daha mı fazla? Bu soruları o kadar çok sıralayabiliriz ki...

       O kadar çok gelişti ki teknoloji artık neredeyse teknolojisiz yaşayamaz hale geldik. Teknolojinin hızla gelişmesi ile her geçen gün daha fazla bağlanıyor ve hayatımızın vazgeçilmezi haline getiriyoruz. Yediden yetmişe herkes teknolojiye mahkum olmuş durumda.. Henüz üç beş yaşındaki çocuklardan, yetmiş seksen yaşındaki ninelere, dedelere kadar teknolojiyi benimsemiş durumdayız. Bu durumun iyi mi yoksa kötü mü olduğu bence kişiden kişiye farklılık gösterebilir.

       Teknoloji yıllar önce kısıtlı alanlarda gelişmekteydi. yıllar geçtikçe teknoloji her alanda gelişmeye başladı. Önceleri sanayi alanında gelişmelerin daha çok olduğu düşünülürse, şimdilerde ise her alanda hızla gelişmeler yaşanmaya başlanmıştır. son yıllarda teknolojideki gelişmeleri sadece okumaya kalkarsanız bile yetişemezsiniz. Her geçen gün bilgisayar teknolojisi ve sanal beyin çalışmaları hızla ilerlemektedir. Teknolojiye yetişme çabası gösteren insanların çabası da boşa çıkmaktadır. Her alanda hızla gelişen teknolojiye insanın yetişebilmesi mümkün değildir zaten. 

        Peki Gerçekten Teknoloji Gelişiyor mu?

Teknoloji gelişiyor diyoruz, gelişen teknolojinin inanılmaz olduğunu düşünüyoruz. Fakat şöyle bir soru geliyor benim aklıma. Gerçekten ilerliyor mu bu teknoloji. Bu soruyu sormayı aklıma getiren durumlardan biri şudur; Yıllar önce yapılan Mimar Sinan eserleri. Örneğin Edirne'deki, Mimar Sinan'ın Ustalık eserim olarak adlandırdığı Selimiye Cmii. Bu caminin En önemli özelliği minarelerinin içindeki merdivenleri. Üç ayrı kapıdan girilen aynı yere çıkan üç ayrı merdiven var ve her birinden çıkan insanlar birbirini görmezler. Ayrıca yine Selimiye Caminin akustiği ise hala yeni yapılan camilerde bulunmamakta, daha doğrusu sanırım yapılamamaktadır. Bunun dışında yine araştırıldığında teknolojinin eskiden de farklı geliştiğini düşünebiliriz. İhtiyaçlar oldukça bir şeyler üretilmiştir. Günümüzdeki teknolojik gelişmelerde eskiden olduğu gibi ihtiyaçlardan kaynaklanmaktadır. 

Teknolojinin Olumlu ve Olumsuz Etkileri

Peki hayatımızın her alanına girmiş ve onsuz yaşayamaz hale geldiğimiz teknolojinin insanlara sadece faydaları mı var? Bence bunun sonucu kesinlikle hayır. hayatımızı kolaylaştıran, uzakları yakın eden, dünyayı küçülten, bilgiye ulaşımı kolaylaştıran gelişmelerin insana ne zararı olabilir ki diyebiliriz, ama öyle değil. Evet şimdilerde mutfağa girdiğimizde bulaşık makinesi ile yıkamak, kombilerle evi ısıtmak, süpürgelerle ev temizlemek,çamaşırları yıkamak gibi elbette ki hayatımız kolaylaşıyor. Ama ilerleyen teknoloji bazı yönleri ile hastalanmamıza da sebebiyet veriyor. Bunun en büyük sebebi ise sosyal medya, akıllı telefonlar tabletler ve bilgisayarlar. Hepimiz şuursuzca kullanıyoruz, faydalanıyoruz zararlarını aklımıza bile getirmeden. Bakın SDÜ üniversitesi Çocuk Endokrinoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Bumin DÜNDAR ne diyor; Elektrikli cihazların ergenlik gelişimi üzerine etkileri konusunda fareler üzerinde deney yaptıklarını, Fare deneyinden elde edilen sonuçların,elektriksel alanların vücuda ciddi oranda zarar verdiğinin tespit edildiğini, sürekli elektriksel alana maruz bırakılan gebe farelerin yavrularının kontrol grubundaki farelere göre belirgin olarak düşük doğum ağırlıklı doğduklarını,büyüme ve gelişimlerinin daha geç olduğu saptandığını." ifade etmişti.

Gelişen teknolojiden faydalanmalı fakat sınırsızca bağlanmamalıyız. Hayatımızda vazgeçilmez bir konuma koymamalıyız. en önemlisi ise çocuklarımızı teknoloji bağımlısı olmaktan alıkoymalı, teknolojiyi gerektiği yerlerde gerektiği kadar kullanmalıyız..

Sabır edip okuyan herkese teşekkür ederim.

23 Ocak 2019 Çarşamba

Etkileyici Romanlar



       UÇURTMA AVCISI


      Khaled Hosseini'nin eşsiz anlatımı ile yazılmış etkiliyici bir roman.


      Afganistan'ın Kabil ilinde büyüyen iki çoçuğun hikayesini anlatıyor roman. Kabil'de monarşi döneminden hemen önce zengin bir ailenin çocuğu olan Emir ve onların kahyalarının çocuğu olan Hasan'ı konu alıyor. Bu iki çocuk birbirlerini çok seven kardeş olarak gören yüreklere sahipler. Fakat Roman hiç beklenmedik şekilde ilerlemekte ve sürekli olarak her sayfasında okuyucuyu şaşırtmaktadır.

      Yer yer  göz yaşlarının tutulamayacağı bu kitabı okurken bazı dersler çıkaracaksınız. Acıyı, çaresizliği, arkadaşlığı, sadakati, ihaneti iliklerine kadar hissettiriyor.

      Eminim ki sizlerin de binim gibi bir solukta okuyup yer yer ağlayacağınız, yer yer kızacağınız, yer yer de ders çıkaracağınız bir kitap. Kitabın filmi de yapılmıştır.

      Herkese iyi okumalar dilerim...


Ucurtma Avcısı

22 Ocak 2019 Salı

Mühendis Olmak.

Mühendis Olmak

          MÜHENDİS OLMAK.....

          Ülkemizde ve dünyamızdaki birçok genci hayallerini süsleyen bir meslek dolduğunu sanırım belirtmeye gerek yok. Çünkü herkes tarafından kabul edilen bir meslek grubudur mühendislik. Orta öğrenimini başarı ile tamamlamış olan gençlerimiz yüksek öğrenimlerini yapmak üzere seçim yaparken mühendislikleri kesinlikle göz önüne almaktalardır. Mühendislik fakülteleri ülkemizde gözde olan birkaç meslek bölümlerinden birini oluşturmaktadır. Sayısal işlemlerden ve bilgisayar alanındaki gelişmelerden sıkılmayan öğrenciler için kesinlikle düşünülmesi gereken bir fakültedir mühendislik Fakültesi.
 
         Mühendislik fakültelerini okumak herkesin hayali olabilir ama herkesin becerebileceği bölümler olmadığını belirtmek isterim. mühendislik fakültesini kazanıp okuyamayan veya çok uzun yıllar süren bir macera sonrasında bitirenleri de bilmekteyiz. Mühendislik fakültesine girmenin yanında mühendislik fakültelerini okumak, bitirmek de çok zor ve meşekatli bir şeydir. okuyup bitirdikten sonra işe girmesi de sıkıntılı bir süreç sonrasında olmaktadır. Herşeye rağmen çalıması zevkli bir meslektir. aynı zamanda havalı bir meslek olduğunu da söylemeden geçemiyeceğim 😊

       Bundan sonraki yazımızda ülkemizdeki mühendislik dallarından bahsedip sorunlarını anlatmaya çalışacağım. Bildiğim kadarıyla kendi alanım ile ilgili çalışmalardan da söz edeceğim. Sizler de yayınlamamızı istediğiniz yazılarınızı ulaştırabilirsiniz. herkese iyi günler dilerim :)

Ülkemizde Mühendislik

 Mühendis Olmak Evet Güzel

            Ama.....


           Evet işte aması var hatta amaları var mühendis olabilmenin. En başta mühendis olabilmek için fakülteyi kazanmak yani iyi bir matematik ve fen neti bırakmak gerekiyor ÖSYM sınavında. Peki aldık diyelim güzel bir puan ve yaptık tercihimizi, girdik şöyle güzel bir ilde, güzel bir üniversiteye. İşte şimdi her şey başladı.

          Mühendislik fakültelerini okumak fakülteyi kazanmaktan daha zordur. Bu herkesin bildiği bir konu. Ağır matematiksel dersler, proje ödevleri, ince hesaplar, uygulamalar, bilgisayarlı çizim programları, stajlar, teknik resim bilgi ve becerileri, proje okuyabilme kabiliyeti, üç boyutlu düşünebilme.... ve daha bunlar gibi birçok işle uğraşmaya hazır olun.

          Zordur dersleri ama çok zevklidir. Tabi bu işleri yapmayı göze alabilene. Okuması zordur ama bir şekilde okunur ve biter. Her başlangıç gibi Mühendislik Fakültesinin de bir onu vardır ve oda biter. Ama her bitiş başka bir başlangıçtır. Mezun olduk aldık diplomaları. Sıra şimdi o diplomalar ile almış olduğumuz yetkileri kullanabilmekte.. Kolay mı bu? Tabi ki bunun da cevabı hayır. Mühendis olarak ülkemizde çalışmak okumaktan daha zordur, tıpkı fakülteyi kazanmanın okumaktan daha kolay olduğu gibi, fakülteyi bitirmek de bitirdikten sonra iş bulmaktan daha kolaydır. İş bulma çabaları tam bir fiyaskodur.

       Dünyanın en saygın mesleklerinden biri olan mühendislik ne yazık ki ülkemizde yeterli değeri ve desteği görememektedir. Bugün mezun olan her mühendis potansiyel bir işsizdir. Aldığı tüm eğitimleri unutmaya yüz tutan bir teknik beyindir. Ülkenin kaybetmeye başladığı ekonomik bir değerdir. Mezun mühendisleri asgari ücretle çalıştıran bir anlayış kabul edilemez bir anlayışın temel taşıdır.

       Ülkemizde bazı mühendislik dalları ne yazık ki kapanmak üzeredir. Öğrencilerin atanamama, iş bulamama kaygısı, mühendislik fakültelerini tercih etmemelerine sebeptir.

     Umarız gereken değer mühendislere ve mühendisliklere verilir. Asgari ücret kelimelerinin özel sektörde mühendisler ile aynı cümlede bile kullanılmasına engel olunması en büyük beklentimdir.


Saygılarımla..

Çevre Mühendisliği

 Ülkemizin Kıymetini Bilmediği Mühendislik Dalı Çevre Mühendisliği....


           Sağlıklı bir yaşam alanı oluşturulabilmesi için gerekli olan sürdürülebilir çevre ilkelerini uygulama yetenekleri ile mezun olan çevre mühendisleri maalesef gerekli önemi ve değeri görmemektedir. Ülkemizde her yıl yüzlerce çevre mühendisi fakültelerden mezun olmakta ve işini gerek özel sektörde gerekse kamu kurumlarında yapamamaktadır. Buna bağlı olarak da ülkemiz yeterince sağlıklı bir çevreye sahip olamamaktadır.

           Devlet yetkililerimiz çevreye önem vermekte fakat çevre mühendislerinin her ne sebeptense es geçmektedir. Devlet Başkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN'ın kıymetli eşleri Emine ERDOĞAN Hanımefendi'nin başlatmış olduğu Sıfır Atık projesi son derece önemlidir. Ayrıca Çevre Kanununun revize edilmiş olması da son sürdürülebilir çevre açısından son derece önemlidir. Fakat unutulmamalıdır ki: Çevre Mühendislerinin kontrolü ve denetimine başvurulmadan atılan bu adımlar başarısız olmaya mahkumdur. Kamu kurumlarında çevre mühendislerinin sayısının artırılması ve gerekli yetkilerle donatılması, her türle projenin başarılı olmasını sağlayacaktır.

           Kamu kurumlarında çevre mühendislerinin çalışma alanlarına giren birçok işte farklı mühendisler görev almaktadır. Umarım ki bu hatalarda dönülüp kamuda daha fazla çevre mühendisi çalıştırılır.



          Saygılarımla.

          #KamuyaÇevreMühendisiLazım

27 Aralık 2018 Perşembe

Gelişen Dünyamız.


            Gün geçtikçe teknoloji ve teknolojinin gelişimine bağlı olarak da üretim ve tüketim alışkanlıklarımız da değişiyor. Birkaç yıl önce cep telefonu, tablet ve bilgisayar gibi şu an dünyamızın en çok kullanılan ürünleri yoktu bile hayatımızda. Ama şu günlerde kullanmayan ile dalga geçiliyor. Bilgisayar kullanmayı bilmeyen bir insana geri kalmış gözü ile bakılıyor. Evet belk i hala eski cep telefonu kullanıyor veya hiç kullanmıyor olabilir bir insan, hatta bilgisayar klavyesine elini dahi sürememiş de olabilir. Bu bir gelişmişlik kriteri midir insan için sorgulamak gerekir. Mesela hiç bilgisayar kullanmamış ama her gün bir kaç saat kitap okumuş, birkaç yer gezmiş görmüş birine geri kalmış diyebilir miyiz sorgulamamız gerekiyor.

       Gelişen teknoloji hayatımıza bir çok yönden etki etmektedir. En çok da tüketim alışkanlıklarımıza. bunlar ile ilgili birçok örnek ilginç ve güzel örnek var hayatımızda. Bir sonraki yazımda bu konu ile ilgili örnekler vermeye çalışacağım.

Mutlu hayatlar ..

Manşet